Haziran 10, 2007

Pearl Harbor komplo mu???

Etiketler: pearl harbor, komplo teorisi, conspiracy theory, roosevelt, amerika birleşik devletleri, abd, usa, navy, second world war, ikinci dünya savaşı, ww2

Nette gezerken rastladım ve ilgimi çekmesi üzerine sizlerle de paylaşmak istedim. Aşağıdaki yazı Uncle John’s Legendary Lost Bathroom Reader isimli kitaptan alınan bir yazıdan çeviridir.

Japon uçaklarının Pearl Harbor'a saldırısı Amerikan tarihinin en dramatik olaylarından birisidir ve bu saldırı ile ilgili akla gelen birçok soru var. Başkan Roosevelt böyle bir saldırıdan haberdarmıydı? Öyleyse neden saldırıya karşı neden savunma yapılmadı? Bu olayın bir komplo olabileceği hakkında bazı görüşler:
\
Japon saldırısı sonucu inflak eden USS Shaw...

\
Pearl Harbor'da yanan USS Arizona gemisi...
\
Wheeler Field'den yanan hangar ve uçaklar...

7 Aralık 1941, şafaktan kısa bir süre sonra japon savaş uçakları Amerikanın en önemli üslerinden olan Hawaii üssüne bütün kuvvetleri ile saldırıya geçti. Tam iki saat içerisinde 18 savaş gemisi, 200e yakın savaş uçağı ve 2403 amerikan askeri yokedildi.
Ertesi gün başkan Roosevelt olağanüstü kongreye saldırı gününü rezalet günü olarak niteleyen bir konuşma yaptı ve bu konuşma neticeseinde kongre savaş kararı alarak bütün yetkileri başkana verdi.

Savaşı amerikanın kazanmasına rağmen bazı gözardı edilemeyecek sorular da gündeme geldi. Nasıl oldu da amerika tamamen habersizce yakalandı? Neden kayıplar bu kadar fazlaydı? Kim suçlanmalı? Başkan saldırının olacağından haberdarmıydı? Yoksa amerikanın savaşa girebilmesi için mi hiç birşey yapılmadı?
Savaş sona ermeden 7 ana soru vardı ve hepside bu güne işaret ediyordu.

Cevapsız Soru #1:
Saldırıdan çok önce Japon gizli mesajları ele geçirilmesine rağmen Hawaii üssü uyarılmamışmıydı?
Şüpheler:

* 1940 yazında ABD japon gizli kodu "Purple" ı kırmayı başardı. Bu gelişme amerika gizli servislerinin tokyodan gelen mesajlarını dinlemesi sağladı.
* Bu kodu kıran makinelerin bazı üslere verilmesine rağmen Pearl Harbor böyle bir teknolojiden hiç haberdar olamadı.
* 1941 sonbaharında elegeçirilen mesajlar japonların şu planlarını ortaya çıkardı.
>9 Ekim 1941de japon elçiliğine Pearl Harbor karasularının 5 parçaya ayrılması ve amerikan savaş birliklerinin nicelik ve niteliklerinin belirlenmesi bildirildi.
>Olayların kendiliğinden gelişmesi üzerine Japon dışişleri ortaya çıkan sorunları çözmesi için uzlaşmacıları ikna etmeye çalıştı.
>1 Aralıkta başarısızlıkla sonuçlanan uzlaşmalar sonucunda amerikan ordusu japonya berlin büyükelçisinin hitlerden olabildiği kadar çabuk yardım istediği mesajı elegeçirdi.

Öteyandan:

* Japon gizli kodunun elegeçirilmesine rağmen japonlar hiçbirzaman bir saldırıdan söz etmeyerek sırlarını gizli tutmayı başardılar. "Savaş Tarihi Uzmanı David Kahn'ın 1991deki Military History Quarterly isimli yazısından."
* Aslında saldırıdan birkaç hafta önce washington komutanlarını uyarmıştı fakat saldırı hava savunmalarının tam da uyuduğu bir saatte gerçekleştiği için gafil avlandılar.

Cevapsız Soru #2:
Bir denizci yaklaşan japon hava saldırı mesajını elegeçirdi ve -bu uyarıyı dikkate almayan- beyaz saraya bildirdi mi?

Şüpheler:

* John Toland kitabından, Infamy: Aralık ayında 12. Deniz Kuvvetlerinden "Seaman Z" takma adı ile bahsedilen bir elektronik uzmanı denizci Sanfransiscodaki görev yerinde garip sinyaller yakaladı. Bunları çözmeyi başaran denizci Hawaiiye doğru yaklaşan hava kuvvetlerini saptadı.

* Tolanda göre "Seaman Z" üslerini bu konu hakkında bilgilendirdi fakat Pearl Harbor bu uyarıları hiç bir zaman almadı.

Öteyandan:

* Gordon Prange "The Verdict of History kitabının yazarı" Tolandın bazı varsayımlarını yalanlıyor. O gün böyle bir sinyal alınmış olsa bile uçakların nereye gideceği hakkında bilgi vermeyeceğini ve bu sinyali ele geçirmenin bir faydasının olmayacağını söylüyor.
* Gordon Prange japon komutanı Mitsuo Fuchida'nın saldırıda bütün telsiz ve radyoları kapattırdığını tamamen sessiz bir operasyon düzenlendiğini belirtiyor.

Cevapsız Soru #3:
Başkan Roosevelt saldırı hakkında bilgi sahibi olmasa bile savaşa girebilmek için japonları amerikaya saldırma konusunda kışkırttı mı?
Şüpheler:

* Roosevelt kendi yakın politika çevresine Japonyanın tamamen savaşa dahil olmasından ve almanların avrupayı elegeçirmesinden önce ABDnin savaşa girmesi gerektiğini büyük bir zafer ve saygı kazanacaklarını söylemesi.
* Rooseveltin ingiltere elçisine amerikanın da savaşa gireceğini fakat halkın da desteğinin gerektiğini söylemesi.
* 1937 de japonya çin yakınlarındaki Yangtze nehrinde amerika savaş destroyerini batırdı. İki ülke politikacıları da anlaşmaya varılması konusunda hemfikirdi fakat roosevelt verdiği ultimatomlarıyla işleri çıkmaza soktu. O sırada japonya ile savaşta olan çine de yapılan madii yardımlar bunların üstüne tuz biber ekti.
* Köşe yazarı Pat Buchanan'a göre 1941 Ağustosunda Japonyaya karşı savaş sebebi bir olaya onay verdi. "Flying Tigers" isimli gizli hava birlikleri Çinli milliyetçilerle birlikte Japonyaya karşı savaşta görev aldılar. Flying Tigers ın gönüllü askerlerden oluştukları belirtilse de Pearl Harbor saldırısından bir kaç ay öncesine kadar beyaz saraydan ödemelerinin yapıldığı biliniyor.
\

Öteyandan:

50küsür yıl geçmesine rağmen Pearl Harbor saldırısının bir komplo olduğuna dair bir kanıt yok. Öyle olsaydu şimdiye kadar suüstüne çıkmış olmazmıydı??? Belki de hiç bir zaman bilemeyeceğiz...

İsrailin İnce Oyunları Üçlemesi

"Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa, yarım hisse mi verdi?
Tarih'i tekerrür diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?"

Mehmet Akif Ersoy’ un bu kıtasıyla başlamak istedim. Yazının sonunda belki daha bir anlam ifade edebilir.

İsrail şuan ki topraklarını nasıl elde etti, İsrail nasıl kuruldu kaçımız biliyoruz?
Bu sorunun ardından tarihe dönelim.
1800lerin başında Avrupa ve Amerika basınında "vatansız halka, halksız vatan" kampanyası başlatıldı. Yahudileri vatansız ve Filistin’i halksız bir vatan olarak düşünüyorlardı. O sıralar Osmanlının elinde olan Filistin topraklarında Araplar yaşamaktaydı. Rusların, çarın öldürülmesinde Yahudileri suçlu bulmaları ile Filistin deki Yahudi nüfusu artmaya başladı. Osmanlı yasalarına göre her ne kadar Yahudilerin toprak satın alması yasaklansa da bu yasak Yahudilerin toprak satın alımlarını engelleyemedi. Nihayetinde Teodor Herzel II. Abdülhamit ile görüşerek Filistin’in kendilerine satılmasını talep etti. II. Abdülhamit’in cevabı su şekilde oldu:
Fakat savaşlar sonrasında Osmanlı toprakları paylaşılmış ve Filistin, İngiltere’nin yönetimine geçmiştir. Bu aşamadan sonra Siyonistler tarafından toprak alımları daha da artmış sonunda Filistinlilerin gecikmiş başkaldırı, isyan ve pişmanlıklarına rağmen 1948 de İsrail kurulmuştur. Böylece bütün Yahudilerin günün birinde sion tepesi etrafında toplanılmasının ilk somut adımı atılmıştır.

Günümüze döndüğümüzde, Türkiye topraklarının yabancılara satılması bayağıdır gündemde.
Satılan yerlere istersek burdan da bakabiliriz.
köprülerde satılık
Hatta beyanatlarda “biz satmakla mükellefiz” diye de belirtilmiştir. Bir de İsrailli kadınların (yaklaşık 2000 kişi) Şanlıurfa’ya gelerek doğum yaptıkları duyulmuştu bir ara. Ve hatta Şanlıurfa topraklarında Yahudilerin satın aldıkları toprakların arttığı. Yalanlansa da inkar da edilse gerçek payı taşımadığını kim bilebilir.
Peki, neden Şanlıurfa?
Yahudilerin dini kitabı Tevrat ta, uğruna baş koydukları şöyle bir kavram var: Vaad edilmiş topraklar.
Tevrat’ın Tekvin kitabının 15. Bab’ında şöyle belirtilmektedir:
“O günde Rab, Abraham’la (Hz. İbrahim) ahdedip dedi: Mısır ırmağından (Nil Nehri) büyük ırmağa, Fırat Nehri’ne kadar bu diyarı senin zürriyetine verdim.”
Ve yahudiler iman ettikleri bu vaad edilmiş topraklara ulaşmak için ellerinden geleni yaptılar,yapacaklardır.

Yani vaad edilmiş toprakların en önemli kısımları Türkiye toprakları içinde yer almaktadır.ve israil bizden GAP' ı istiyor.
İşte bu yüzden Şanlıurfa…
İsrail çok ince oynuyor. İlerde ellerinden alınması durumu söz konusu olmaması için bu doğum senaryosu çizilebilir. Ayriyeten su sıralar Yahudilerle Kürtlerin akraba oldukları, kendi antropolog ve araştırmacılarınca ileri sürülüyor. Şu an asıl akrabaları olan Filistinlileri acımadan bombalarken Kürtlerle akraba olduklarını ileri sürmeleri, tabi ki gelecekteki çıkarlar yüzünden. Buradan bu konuda Rahşan Ecevit'in yaptığı yorumuda görebiliriz..
Gözümüze sokulmasını bekliyoruz her şeyin, dönüp tarihe bakmadan.
Son olarak ileri görüşlü ulu önder MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ ün 27 Temmuz 1937 tarihinde Hakimiyeti Milliye gazetesine verdiği demeciyle bitirmek istiyorum:

(Ortadoğu’da bütün bir bölgede çıbanbaşı olacak bir Yahudi Devletinin kurulma aşamasında olduğunu sezinledikten sonra) “Filistin’e el sürülemez. Türkler bölgedeki yabancı işgali kabul edemez. Hz. Muhammed"in ve kutsal değerlerin hürmetine İslam"ın mukaddes topraklarının Yahudilerin ve Hıristiyanların nüfuzuna girmesine engel olacağız. Ordumuzun buna gücü yeter. Birinci Dünya Savaşı"ndan sonra Arap kardeşlerimizden uzak kaldık ancak onların aralarındaki karışıklıkları kimse bizden iyi bilemez.”

Not:Keşif dışı yazacaktım ama konu hassas olunca keşifte yer almasını uygun gördüm,umarım hoş görürsünüz..

Şubat 19, 2007

Tayyip Erdoğana Suikast mı Yapıldı ?

Tayyip Erdoğanın arabada kilitli kalması bir suikast girişimi olabilirmi ?

Neden böyle bir teori kurma gereği hissetildi ?
Aşama aşama olaylara bakarsak bunun neden beni düşündürdüğünü göreceksiniz...

Tayyip beyin daha önce bu tip hastalığı var mı ? ( Başka söylentiler olsada doktorların açıkladığı sebeplerden dolayı herhangi bir rahatsızlığı yok. )
Sanırım bu bilinmiyor araştırmalarımda bu tip bir rahatsızlığın daha önce oluştuğu yolunda bir bilgi yok...
Varsa doktorları o dönemde ramazan nedeni ile kendisini ikaz etmişmiydi ?
Doktor kontrollerinde bu ikaz hiçbir şekilde belirtilmemiş...
Yediği bir yemekten sonra tetikleyici etki olmuş olabilir mi ? Yani bir ilac etkili olmuş olabilir mi ?
Burası önemli bu konuya daha sonra değineceğim... Belirlenen bazı tetikleyiciler ile belli bir zaman içerisinde bu kriz meydana getirilebilir mi ?
Acil durum prosüdürleri gereği araba kilitli kalması durumunda ne yapılması gerektiği bilinmiyor mu ?
Bilinmesine rağmen o gün ne oldu ise bu prosüdür uygulanmamış olabilir mi ?..

Tüm bu soruları sorduran nedir ?

İlk önce olayın gelişimine bakalım... Tayyip Erdoğan arabada fenalaşıyor ve araba hasteye doğru yol almaya başlıyor.
Fenalaşma bayılma şeklinde olduğu için araba içerisinde Tayyip bey herhangi bir söz sarf etmemiş.
Araba hasteneye geliyor ve Tayyip beyi arabadan indirmek için müdahale girişimi başlıyor. Araba kilitleniyor.
Arabanın kilitlenebilmesi için şöfürün de arabadan inmesi gerekiyor ???? Bu durum şaibeli arabadan şöfürün neden indiği araştırılmalı...İndikten sonra kilitleme sisteme nasıl çalışıyor, her sistemin mutlaka bir B planı olduğu gibi kilitleme sistemindede daha sonra açılması için bir başka şifre çözücü var mı ?
Kilitli kalan arabanın açılması için girişimler başlıyor. Açılmayan arabaya müdahale balyoz ile camın kırılması sonucu oluyor.

Peki balyoz bulunmasa ne olacaktı ?
Tayyip Erdoğan_2

Balyoz bulunmasa biraz daha zaman geçmesi ile krizin etkisi daha fazla hissetilecekti. Şeker koması olarak adlandırılan bu kriz ne kadar süre içerisinde müdahale edilmesi gerektiği biliniyor olabilir mi ? Bu sürede müdahale yapılarak acaba bir ikaz mı verildi. Veya araba başka bir hastaneye gitse ve bu hastane çivarında balyoz olmasa ne olurdu ?

Kısaca bu bir yerlerden Tayyip Erdoğana ihtar olarak geliştirilmiş bir senaryo olabilir mi ?

Şimdi olayın gelişmesinden sonra bugünlere gelelim ve Tayyip Erdoğanı yeniden inceleyelim. Şu an 2007 nin Ocak ayları ve Tayyip bey ABD hakkında fazlaca mualif bir görüntü sergiliyor. Neden acaba ????

Tayyip Bey yukarıda yazdığımız suikast girişimini öğrenmiş olabilir mi ? Bunun nereden ve nasıl oluştuğu hakkında bir bilgi almış olabilir mi ?
Aldığı bu bilgiler acaba nereyi işaret ediyor ? ABD ye bu sıralar yüklenmesinin ardında bu olabilir mi ?

Bu suikast girişimi planlanmış ve uygulanmış ise kime ne denmek istenmiş olabilir ?

Bunun için bu olayın öncesine giderek tekrar olay gününe kadar geçen süreci izleyelim. Olay ne zaman oluyor : 17 Ekim 2006
Bu tarih öncesinde kronolojik bir inceleme yapalım... Tarihsel süreçte son 5-6 ay geri gidelim ve bu olayla bağlantısı olabilecek gelişmelere bakalım.

1 - Tayyip Bey tarihi gafını yapıyor ve " askerlik yan gelip yatma yeri değil " diyor.
2 - Fransada Ermeni Tasarısı kabul ediliyor.
3 - ABD PKK konusunda herhangi bir gelişme kayıt etmiyor. Tayyip bey bu arada ABD ye gitip ( 2 Ekim ) geliyor.
4 - PKK için ABD ve TÜRKİYE'den koordinatör ataması yapılıyor.
5 - Org. Büyükanıt birçok itiraza ve karalamaya rağmen Genelkurmay başkanı seçiliyor.
6 - Türkiye Lübnana asker gönderiyor.
7 - Komutanlardan irtica hakkında sert açıklamalar gelmeye başladı.
8 - İsralin Lübnan savaşı tamamlandı.
9 - Tayyip Erdoğanın Cumhurbaşkanı seçilmesi ile ilgili senoryalar gündeme gelmeye başladı.

Tüm bu gelişmelerin ışığında Tayyip Bey'in büyük sıkıntıları olduğu ve dengeleri oluşturamadığı görülüyor.

Bazı yerlerden bunlardan dolayı Tayyip Beyin verdiği sözler kendisine hatırlatılmak istenmiş olabilir mi ?

Bu bir suikast girişimi olabilir. Yukarıda açıklamaya çalıştığım sebeplerden dolayı bu olayın bir şeylerin sonucu ortaya çıktığı kanısına kapılıyorum. Çünkü yaşanan olay oldukça farklı ve iyi incelendiğinde bazı işaretler bulmak mümkün...

Bazı işaretlere örnek verecek olursak :

Konuyla alakası olmasa bile suikast girişimine deyiniyor...

http://www.milliyet.com.tr/2006/10/18/yazar/civaoglu.html

Yazar burada yazısının sonunda konuyla alakası olmayan bir yaşanmış olayı anlatıyor. Ancak anlattığı olay
Turgut Özala yapılan suikast girişimini örnek gösteriyor.
Tayyip Erdoğan_3

Aynı konudan devam edecek olursak Turgut Özalada Cumhurbaşkanlığı öncesi bir suikast girişimi olmuştu.

Ukraynın şu an seçilmiş olan başbakanı için bu tip bir ilac sonucu yüzünün sivilce içinde kalması ve hastalanması örnek gösterilebilir.

İnsanlar genelde suikastların sadece silahla yapıldığını zannederler. Halbuki tarihteki birçok önemli suikast “gizli yöntemlerle” yapılmıştır.
Bunların arasında yavaş yavaş zehirlemeler, kalp krizi geçirten damar tıkayıcı ilaçlara, kanser yapıcı yüklemelere, vücut direnci ve savunma sistemini bozan muhtelif mikropların (eğer kesin olarak öldürülmek isteniyorsa bir tür kokteyl şeklinde enjekte edilir) yüklemesine kadar birçok yöntem mevcuttur. Üstelik bugün dünyada bu alanda gizli servisler çok öldürücü veya amaca bağlı
olarak tıbbi arazlar çıkartıcı veya tedricen yok edici ilaçlar, karışımlar keşfetmişler ve bu gizli silahları “kara bilim laboratuarları”nda geliştirmişlerdir.

Böylelikle bu güçler çaktırmadan ülkede bir politikacı, bürokrat ve aydın kırımı yapabilirlerdi. Turgut Özal’ın ani ölümü buna en somut örnektir.
Ayrıca yakın dönemdeki bazı ölümlerde “gizli suikast” yöntemi kullanıldığına dair şüphelerim olduğunu şimdilik belirtmekle yetineceğim.

Şimdi düşünmeye devam edelim Cumhurbaşkanı seçilmesi için önünde fazla bir engel olmayan Tayyip Erdoğan nasıl engelleebilir ?

İlk önce bu tip rahatsızlıkları oluşturacak yukarıda anlatmaya çalıştığım gizli operasyonlar yapılır ve Tayyip beye belli ilaç veya mikroplar enjekte edilir.

Daha sonra bu rahatsızlıkların başka sebepleri olduğu dedikoduları yayılır.

Örneğin o tarihlerde yayınlanmış bir yazı...

http://www.medyafaresi.com/?hid=1534&cid=5

Yalçın Küçük tarafıntan ortaya atılmış bir görüş...

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/5296949.asp?yazarid=10&gid=61

Hürriyet Gazetesi yazarlarından bir yorum...

Demek ki neymiş bu tip bir senaryo geliştirilebilirmiş...

Devam edecek olursak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a karşı girişilebilecek “açık bir suikast” da sorun yaratacaktır.
Başbakanı bedenen ortadan kaldırsalar bile, sonuçları AKP tipi eğilimleri güçlendirmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Böylesi bir durumda herkes “muhtemel adresler”i suçlayacaktır.

Bu arada Tayyip Beyde belli arazlar belirmeye başlar, Bu durumun tekrar etmesi ve ağırlaşması başbakanın Cumhurbaşkanlığı için uygun olmadığı tartışmalarına başlanır. Bu durumda gizlice Tayyip Erdoğana panzehir verme teklifleri iletilecektir.
Ecevitin Başbakanlığında yaşadığı sıkıntılı dönemi ve başbakanlıktan sonraki durumlarını inceleyiniz....
Tayyip Erdoğan_4

Koşullar ve kişilikler farklı olsa da geçmişte ortaya çıkan durum manidardır. Adeta “Ecevit’in istifası” üzerine büyük bir medya bombardımanı ile yürütülen kampanya neticesi DSP’de bir “İç Darbe” planlanmıştır. Böylelikle DSP’de belli bir ismin Ecevit’in yerine getirilerek otomatikman başbakan olması da sağlanmak istenmiştir. Ancak Ecevit ve Ecevit’in arkasında duran güçler buna direnmiş, sonuçta uluslar arası bağlantıları olduğu sanılan bir “hizip” DSP’den tasfiye edilmiştir. Onların “Yeni Oluşum”
planları ise hiç tutmamış fakat MHP’nin razı olmasıyla ülke seçime sürüklenerek yeni bir siyasi konjonktür yaratılmıştır.

Fakat unutulmamalı ki, bütün bunların manivelası o dönem için Başbakan Ecevit’in sağlığı üzerine süren tartışmalar olmuştur.

Olaya dair şüpheler o günlerde bizzat DSP’nin yetkili ağızlarınca da dile getirilmiştir.

Tıbbi sorunlarının ağırlaşması Erdoğan’ın bırakın Cumhurbaşkanlığını, başbakanlığını bile tartışma gündemine getirir.

AKP içinden veya dışından bazı “alternatif arayışlara” start verilir. Durum diğer “konjonktürel gelişmeler” le iyice ağırlaştırılır ve “uzlaşma” sağlanana kadar zorlanır

Durum bundan ibaret benimkisi bir teori olayları incelerseniz sizlerde bu sonuçları görebileceksiniz...