Temmuz 12, 2005

Sen Neymişsin be Baş örtüsü!

Sen neymişsin başörtüsü!

Başörtüsü ile ilgili yasakçı tavır, Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin tarafından bir kere daha tekrarlandı. Üstelik bu defa, "Anayasa değiştirilse dahi bu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olur" denilerek, başörtüsü yasağı nerede ise evrensel bir kural halinde sunulmuş oldu.

İsterseniz önce Başkan Mustafa Bumin'in, Anayasa Mahkemesi'nin kuruluş yıldönümünde söylediği gerçekten şaşırtıcı değerlendirmeleri toplu olarak görelim:

"Yargının değerlendirmesine göre, dinsel nedenlerle türbanla boyun ve saçların örtülmesine resmi daire ve üniversitelerde serbestlik tanınması, bir tür yönlendirme ve bir anlamda zorlama olup; kişileri şu ya da bu biçimde giyindirip başlarını örtmeye zorlamak, dinsel inanç ve görüşler nedeniyle gençler arasında çatışmalara neden olacak ortamın yaratılmasını sağlayacak, hatta aynı dinden olanlar arasında bile ayrılıklar yaratacağından, bu davranış biçimi laiklik ilkesine aykırı düşecektir."

"Anayasa'daki laik düzenlemeler kaldığı sürece, türbanlı kızların yükseköğretim kurumlarına öğrenci sıfatıyla, öğrenimlerinden sonra da resmi dairelere kamu görevlisi olarak girmelerini sağlayacak tüm yasal düzenlemeler Anayasa'ya aykırı olacaktır. Hatta bu konuda Anayasa'ya kural konulsa bile bu kez, Anayasa'nın bu yeni kuralı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne uygun düşmeyecektir."

Evet, Başkan böyle söylüyor.

Çok ilginç!

Başörtüsünün, böylesine cihan çapında bir yasağın konusu haline gelmesi çok ilginç. Başlıbaşına bu bile, başörtüsünü dünyanın en önemli özgürlük meselesi olarak algılamaya yeterli duruma getiriyor.

Bir de gerekçelere bakın:

-Başörtüsüne üniversite ve resmi dairelerde serbestlik tanınması bir tür yönlendirme ve zorlama olur.

-Kişileri şu veya bu biçimde giyindirip başlarını örtmeye zorlamak...

-Dinsel inanç ve görüşler nedeniyle gençler arasında çatışmalara neden olacak ortam yaratılacak...

-Aynı dinden olanlar arasında bile ayrılıklar meydana getirecek....

Yasakla ortaya tersinden bir ayrımcılık çıkarıyor, tersinden bir baskı oluşturuyor, tersinden bir "aynı dinden insanlar arasında ayrılığa sebep oluyorsunuz" diyemiyorsunuz.

"Kişileri şu veya bu biçimde giyindirip açılmaya zorluyorsunuz..." diyemiyorsunuz....

Baş örtmemenin ya da şu veya bu şekilde giyinmenin "çağdaş" olduğunun gerekçesinin ne olduğunu soramıyorsunuz.

"Hangi kitaba, hangi kutsal buyruğa dayanıyor, başörtüsüz bir giyinme türü?" sorusunu soramıyorsunuz.

Evet, yargı kararı var.

Yani yargıçların yorumları...

İçerideki yargıçların, dışarıdaki yargıçların...

"Bunlar sadece yeryüzü yargıçlarının ilahi kudretin hükmünden daha belirleyici olduğu kanaatine dayanıyor, bunu mu anlatmak istiyorsunuz?" diyemiyorsunuz...

Başörtüsü yasak, başörtüsüz giysi serbest...

Tanrı'nın hükmü yasak, insanların hükmü geçerli!!!

Dünya bu!

Üniversitelerde, başörtülü öğrencilerin en kalabalık olduğu zamanlarda oranları yüzde 2-3 arasında olmuş...

Gerekçe ise, "serbest bırakılırsa ötekilere baskı ve yönlendirme olur" şeklinde... Yani bir öğrenci 97 öğrenciye baskı yapar, onu kendisi gibi giyinmeye zorlar!!!

Müthiş gerekçe! Yasak işte böyle sürüyor...

"Aynı dinden olanlar arasında bile ayrımcılık olur!"

Sevgili yargıçlarımız, içeridekiler ve dışaridakiler, aynı dinden olanlar arasında başörtüsüzleri tercih ediyor, başörtülüleri dışlıyorlar!

Bunun adı laiklik uygulaması...

Başörtülülerle başörtüsüzler arasında bugüne kadar hiçbir çatışma çıkmadı. Ama gerekçe "çatışma çıkar" öngörüsüne dayanıyor... çıkmayan çatışmayı zihinlerimizde çıkarıyor ve yasağı üretiyoruz... demek, böylesine bir hukuk mantığı bizim laiklik yorumumuzda bulunur ancak...

Laikliği kutsal üstü kutsal haline getirdik...

Ve onu, yargıçlarımızın yorumlarıyla müthiş bir yoruma kavuşturduk...

Toplumu cendereye soktuk... Kız çocuklarımızla birlikte kendi elimizi kolumuzu da bağladık. Zihinlerimizi bağladık.

Çık çıkabilirsen...

Avrupa'yı bile bağladık... Onların "İslam alerjisi"ne denk düştü bizim kutsal üstü kutsallarımız! Bizim gibisi bulunmaz dünyada!

Sayın Başkan, diyor ki, "Anayasa'yı bile değiştirseniz olmaz!" Beynimizin içini okudu... "Aklınızdan Anayasa'yı değiştirmek geçiyorsa, çıkarın aklınızdan" demeye getiriyor...

Yani ne demek bu?

-Artık başka şeyleri değiştirmeyi kafanıza koyun, demek mi?

Acaba neyi değiştirmeliyiz?

Bu memleketin insanı bir kudrete inanıyor ki, o her şeyi değiştirmeye muktedirdir...

Bence, her bir nefeslerini Allah'ın var ettiği insanlar, Allah'ın koyduğu kuralları hayat dışına iterken bir kere daha düşünmeli!

Ahmet Taşgetiren (gaz.yazar)