Şubat 19, 2007

Tayyip Erdoğana Suikast mı Yapıldı ?

Tayyip Erdoğanın arabada kilitli kalması bir suikast girişimi olabilirmi ?

Neden böyle bir teori kurma gereği hissetildi ?
Aşama aşama olaylara bakarsak bunun neden beni düşündürdüğünü göreceksiniz...

Tayyip beyin daha önce bu tip hastalığı var mı ? ( Başka söylentiler olsada doktorların açıkladığı sebeplerden dolayı herhangi bir rahatsızlığı yok. )
Sanırım bu bilinmiyor araştırmalarımda bu tip bir rahatsızlığın daha önce oluştuğu yolunda bir bilgi yok...
Varsa doktorları o dönemde ramazan nedeni ile kendisini ikaz etmişmiydi ?
Doktor kontrollerinde bu ikaz hiçbir şekilde belirtilmemiş...
Yediği bir yemekten sonra tetikleyici etki olmuş olabilir mi ? Yani bir ilac etkili olmuş olabilir mi ?
Burası önemli bu konuya daha sonra değineceğim... Belirlenen bazı tetikleyiciler ile belli bir zaman içerisinde bu kriz meydana getirilebilir mi ?
Acil durum prosüdürleri gereği araba kilitli kalması durumunda ne yapılması gerektiği bilinmiyor mu ?
Bilinmesine rağmen o gün ne oldu ise bu prosüdür uygulanmamış olabilir mi ?..

Tüm bu soruları sorduran nedir ?

İlk önce olayın gelişimine bakalım... Tayyip Erdoğan arabada fenalaşıyor ve araba hasteye doğru yol almaya başlıyor.
Fenalaşma bayılma şeklinde olduğu için araba içerisinde Tayyip bey herhangi bir söz sarf etmemiş.
Araba hasteneye geliyor ve Tayyip beyi arabadan indirmek için müdahale girişimi başlıyor. Araba kilitleniyor.
Arabanın kilitlenebilmesi için şöfürün de arabadan inmesi gerekiyor ???? Bu durum şaibeli arabadan şöfürün neden indiği araştırılmalı...İndikten sonra kilitleme sisteme nasıl çalışıyor, her sistemin mutlaka bir B planı olduğu gibi kilitleme sistemindede daha sonra açılması için bir başka şifre çözücü var mı ?
Kilitli kalan arabanın açılması için girişimler başlıyor. Açılmayan arabaya müdahale balyoz ile camın kırılması sonucu oluyor.

Peki balyoz bulunmasa ne olacaktı ?
Tayyip Erdoğan_2

Balyoz bulunmasa biraz daha zaman geçmesi ile krizin etkisi daha fazla hissetilecekti. Şeker koması olarak adlandırılan bu kriz ne kadar süre içerisinde müdahale edilmesi gerektiği biliniyor olabilir mi ? Bu sürede müdahale yapılarak acaba bir ikaz mı verildi. Veya araba başka bir hastaneye gitse ve bu hastane çivarında balyoz olmasa ne olurdu ?

Kısaca bu bir yerlerden Tayyip Erdoğana ihtar olarak geliştirilmiş bir senaryo olabilir mi ?

Şimdi olayın gelişmesinden sonra bugünlere gelelim ve Tayyip Erdoğanı yeniden inceleyelim. Şu an 2007 nin Ocak ayları ve Tayyip bey ABD hakkında fazlaca mualif bir görüntü sergiliyor. Neden acaba ????

Tayyip Bey yukarıda yazdığımız suikast girişimini öğrenmiş olabilir mi ? Bunun nereden ve nasıl oluştuğu hakkında bir bilgi almış olabilir mi ?
Aldığı bu bilgiler acaba nereyi işaret ediyor ? ABD ye bu sıralar yüklenmesinin ardında bu olabilir mi ?

Bu suikast girişimi planlanmış ve uygulanmış ise kime ne denmek istenmiş olabilir ?

Bunun için bu olayın öncesine giderek tekrar olay gününe kadar geçen süreci izleyelim. Olay ne zaman oluyor : 17 Ekim 2006
Bu tarih öncesinde kronolojik bir inceleme yapalım... Tarihsel süreçte son 5-6 ay geri gidelim ve bu olayla bağlantısı olabilecek gelişmelere bakalım.

1 - Tayyip Bey tarihi gafını yapıyor ve " askerlik yan gelip yatma yeri değil " diyor.
2 - Fransada Ermeni Tasarısı kabul ediliyor.
3 - ABD PKK konusunda herhangi bir gelişme kayıt etmiyor. Tayyip bey bu arada ABD ye gitip ( 2 Ekim ) geliyor.
4 - PKK için ABD ve TÜRKİYE'den koordinatör ataması yapılıyor.
5 - Org. Büyükanıt birçok itiraza ve karalamaya rağmen Genelkurmay başkanı seçiliyor.
6 - Türkiye Lübnana asker gönderiyor.
7 - Komutanlardan irtica hakkında sert açıklamalar gelmeye başladı.
8 - İsralin Lübnan savaşı tamamlandı.
9 - Tayyip Erdoğanın Cumhurbaşkanı seçilmesi ile ilgili senoryalar gündeme gelmeye başladı.

Tüm bu gelişmelerin ışığında Tayyip Bey'in büyük sıkıntıları olduğu ve dengeleri oluşturamadığı görülüyor.

Bazı yerlerden bunlardan dolayı Tayyip Beyin verdiği sözler kendisine hatırlatılmak istenmiş olabilir mi ?

Bu bir suikast girişimi olabilir. Yukarıda açıklamaya çalıştığım sebeplerden dolayı bu olayın bir şeylerin sonucu ortaya çıktığı kanısına kapılıyorum. Çünkü yaşanan olay oldukça farklı ve iyi incelendiğinde bazı işaretler bulmak mümkün...

Bazı işaretlere örnek verecek olursak :

Konuyla alakası olmasa bile suikast girişimine deyiniyor...

http://www.milliyet.com.tr/2006/10/18/yazar/civaoglu.html

Yazar burada yazısının sonunda konuyla alakası olmayan bir yaşanmış olayı anlatıyor. Ancak anlattığı olay
Turgut Özala yapılan suikast girişimini örnek gösteriyor.
Tayyip Erdoğan_3

Aynı konudan devam edecek olursak Turgut Özalada Cumhurbaşkanlığı öncesi bir suikast girişimi olmuştu.

Ukraynın şu an seçilmiş olan başbakanı için bu tip bir ilac sonucu yüzünün sivilce içinde kalması ve hastalanması örnek gösterilebilir.

İnsanlar genelde suikastların sadece silahla yapıldığını zannederler. Halbuki tarihteki birçok önemli suikast “gizli yöntemlerle” yapılmıştır.
Bunların arasında yavaş yavaş zehirlemeler, kalp krizi geçirten damar tıkayıcı ilaçlara, kanser yapıcı yüklemelere, vücut direnci ve savunma sistemini bozan muhtelif mikropların (eğer kesin olarak öldürülmek isteniyorsa bir tür kokteyl şeklinde enjekte edilir) yüklemesine kadar birçok yöntem mevcuttur. Üstelik bugün dünyada bu alanda gizli servisler çok öldürücü veya amaca bağlı
olarak tıbbi arazlar çıkartıcı veya tedricen yok edici ilaçlar, karışımlar keşfetmişler ve bu gizli silahları “kara bilim laboratuarları”nda geliştirmişlerdir.

Böylelikle bu güçler çaktırmadan ülkede bir politikacı, bürokrat ve aydın kırımı yapabilirlerdi. Turgut Özal’ın ani ölümü buna en somut örnektir.
Ayrıca yakın dönemdeki bazı ölümlerde “gizli suikast” yöntemi kullanıldığına dair şüphelerim olduğunu şimdilik belirtmekle yetineceğim.

Şimdi düşünmeye devam edelim Cumhurbaşkanı seçilmesi için önünde fazla bir engel olmayan Tayyip Erdoğan nasıl engelleebilir ?

İlk önce bu tip rahatsızlıkları oluşturacak yukarıda anlatmaya çalıştığım gizli operasyonlar yapılır ve Tayyip beye belli ilaç veya mikroplar enjekte edilir.

Daha sonra bu rahatsızlıkların başka sebepleri olduğu dedikoduları yayılır.

Örneğin o tarihlerde yayınlanmış bir yazı...

http://www.medyafaresi.com/?hid=1534&cid=5

Yalçın Küçük tarafıntan ortaya atılmış bir görüş...

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/5296949.asp?yazarid=10&gid=61

Hürriyet Gazetesi yazarlarından bir yorum...

Demek ki neymiş bu tip bir senaryo geliştirilebilirmiş...

Devam edecek olursak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a karşı girişilebilecek “açık bir suikast” da sorun yaratacaktır.
Başbakanı bedenen ortadan kaldırsalar bile, sonuçları AKP tipi eğilimleri güçlendirmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Böylesi bir durumda herkes “muhtemel adresler”i suçlayacaktır.

Bu arada Tayyip Beyde belli arazlar belirmeye başlar, Bu durumun tekrar etmesi ve ağırlaşması başbakanın Cumhurbaşkanlığı için uygun olmadığı tartışmalarına başlanır. Bu durumda gizlice Tayyip Erdoğana panzehir verme teklifleri iletilecektir.
Ecevitin Başbakanlığında yaşadığı sıkıntılı dönemi ve başbakanlıktan sonraki durumlarını inceleyiniz....
Tayyip Erdoğan_4

Koşullar ve kişilikler farklı olsa da geçmişte ortaya çıkan durum manidardır. Adeta “Ecevit’in istifası” üzerine büyük bir medya bombardımanı ile yürütülen kampanya neticesi DSP’de bir “İç Darbe” planlanmıştır. Böylelikle DSP’de belli bir ismin Ecevit’in yerine getirilerek otomatikman başbakan olması da sağlanmak istenmiştir. Ancak Ecevit ve Ecevit’in arkasında duran güçler buna direnmiş, sonuçta uluslar arası bağlantıları olduğu sanılan bir “hizip” DSP’den tasfiye edilmiştir. Onların “Yeni Oluşum”
planları ise hiç tutmamış fakat MHP’nin razı olmasıyla ülke seçime sürüklenerek yeni bir siyasi konjonktür yaratılmıştır.

Fakat unutulmamalı ki, bütün bunların manivelası o dönem için Başbakan Ecevit’in sağlığı üzerine süren tartışmalar olmuştur.

Olaya dair şüpheler o günlerde bizzat DSP’nin yetkili ağızlarınca da dile getirilmiştir.

Tıbbi sorunlarının ağırlaşması Erdoğan’ın bırakın Cumhurbaşkanlığını, başbakanlığını bile tartışma gündemine getirir.

AKP içinden veya dışından bazı “alternatif arayışlara” start verilir. Durum diğer “konjonktürel gelişmeler” le iyice ağırlaştırılır ve “uzlaşma” sağlanana kadar zorlanır

Durum bundan ibaret benimkisi bir teori olayları incelerseniz sizlerde bu sonuçları görebileceksiniz...

Hrant Dink Neden Öldürüldü?

Hrant Dink neden öldürülmüş olabilir ?
Yazdığı yazılar için mi ? Sanmam, bu ülkede ne yazılar yazılıyor ama kimse dönüp bakmıyor bile.
Hrant dink bu ülkenin nufüsuna kayıtlı ermeni bir vatandaş. Tüm bu ülkede doğmuş insanlar gibi onunda vatanı.
Bu ülkeye elbette kötülük etmek istemeyecekdir. Kaldı ki yargı yolu ile zaten bu sorgulamalar yapıldı.
Hrant Dink bu mahkemelerde berat etti.

Neden Ermenilerle Türkler düşman oldular ? Tarihte bir dönem bu ülkenin en üst mevkilerine gelmiş ermeniler
( Millet-i sadıka ) neden Türklerle son 150 yıldır düşman oldular.

Hrant Dink'in öldürülmesi bu sorunun cevapları arasında...Amaç doğru algılanırsa asıl işaret başka tarafları göstermekte.

Halen ermeniler üzerinden yapılacak siyasi oyunlar var demek ki. Ülkenin bulunduğu durum ile son gelişen Güney
doğu olayları ile bağlantı olarak ülkenin pazarlık etme gücünü düşürerek, doğusu içinde ayrı bir cephe açmak.
Biliyorsunuz kerkük için verilecek kararlar bu hafta içerisinde alınacaktı. ( 23.01.2007 Gecesi TBMM bu konuda
gizli bir oturum yaptı. ) tam bu aşamada bu gibi bir olay sizce ne demektir ? Neden bu sırada işlenmiş acemi bir
fakat bir o kadarda ses getiren eylem...

Bu ülke başka işlerle uğraşmaktan asıl uğraşması gereken işleri hep bu tip olaylar nedeni ile atlamıştır. Bu olayda
onun benzeri bir olaydır.

Bu cinayet çok ilginç işlenmiş ve katil hiç olmayacak şekilde ortada gözükmüştür.
Hrant Dink Neden Öldürüldü ?_2

1) Profesyonel katil, güvenlik kameralarına yakalanmaz. Bu tip cinayetlerde genelde katil zanlısını göremezsiniz.
2) İyi eğitilmiş bir insan, kafasına son derece dikkat çekici bir bere takıp, cinayet işlemez. Cinayetin işlendiği yeri
düşünecek olursanız cadde üzerinde her an sizi uzak noktadan bile görebilirler.
3) Hiçbir örgüt, gerçekleştireceği bir cinayeti, failin yakalanması üzerine kurgulamaz.
Böylesine büyük bir riskin içine girmez. Bir örgüt bağlantısı aranmasın bence.
4) Arkasında organize bir güç bulunan ve böylesine önemli bir cinayeti işleyen insan, otobüsle
seyahat etmez. Bu iş o kadar acemice yapılmış ve tek kişilik bir eylem ki saklanmaya gerek
bile duyulmamış.
5) İyi eğitilmiş ve örgüt bağlantılı bir insan, cinayeti işlediği silahla ortalıkta gezmez.
Suç aletini olayın hemen ardından yok eder. Suç aleti ile yakalanması suçu kabul etmesi
ile aynı şey.
6) En önemlisi de örgüt bağlantılı insanlar, yakalanır yakalanmaz suçlarını itiraf etmezler.
Ogün Samast'ın acemi, ruh hastası ve zavallı bir katil olduğu apaçık ortada. Samast, çevresi
tarafından yönlendirilmiş, azmettirilmiş ve kullanılmış da olabilir. Veya başka sözler verilmiş olabilir.
Ağca'yı bir düşünelim bence...

Bütün bunlar sonucu değiştirmez.
Hrant Dink Neden Öldürüldü ?_3

Neden bu şekilde davranmış acaba ? O şekilde kandırılmışda ondan beslendiği kaynaklar bu işi eline yüzüne
bulaştıracak birisini ortaya sürmüşler, işte demişler hem sizi öldürürüz hemde suçu size mal ederiz. bu kadar
basit. Kimsede bu işi çözemez diyorlar... Nasıl çözülsün ki basit bir cinayetten öteye ulaşmanız elinizdeki deliller
ile çok zor.

Yukarıda da bahsettiğim gibi TBMM ve Dışişlerinde önemli bir konu Kerkük konusu gündemde iken birden ne
oluyorsa Ermenilerle karşı karşıya getirilmek istenir gibi bir cinayet çıkıyor karşımıza. Bu işten en çok çıkarı kim sağlayacak
önmüzdeki günlerde göreceğiz. Bu bize cinayet hakkında ip ucu verecektir.
Kerkük için kimler uğraşmakta bakalım.
ABD - Bölgede konuşlanmak için B planında ana merkez olarak seçti ve Bağdattan buraya taşınacak.
ISRAIL - Ezelden beri bu bölge üzerinde Büyük Israil projesi bulunmakta.
KURTLER - Kerkükü kürtleştirmek için uğraşmaktalar ( Birazda ABD ve ISRAIL in destekleri ile )

Şimdi önemli olayların öncesinde Türkiyenin Kerkük'e karışmasını istemeyeceklerdir. Nedir bu önemli olay
Kerkükte yapılacak halk oylaması. Türkiye eğer bu konuda ağırlığını koyacak olursa ABD ve ISRAIL in başını
çok ağrıtacaktır.

O zaman ne yapılmalı, Türklerin bu zamanda bu bölge ile ilgilenmeleri önlenmeli öyle bir konu ile uğraşsınlar ki hem
bu bölgeyi ilgilendirsin hemde bölgede bulunan milletleri birbirine düşman etsin... Özellikle katil zanlısının karadeniz yöresindende
çıkması tasadüf olabilir mi ??? Neden karadenizi kaşımaya devam ediyorlar ( Rahip cinayeti ve devam eden olaylar... )
Hrant Dink Neden Öldürüldü ?_4

İkinci konuşulması gereken konuda OGUN SAMAST isminin araştırılması samast soyadı ne anlama geliyor. Telaffuz olarak
sebaist kelimesine çok yakın bir kelime olmasıda tesadüf olabilir mi ???

Yazının yazıldığı bu günlerde ilginç bir gelişme yaşanmakta Irak yönetimi Irakttan alınan petrol için Kuzey Irak yönetimi ile konuşulması
gerektiğini bildirdi. Nasıl ilginç değil mi ?

Başka yakaladığım konular olursa onlarıda paylaşmak üzere...

Bir Doların Sırrı

Bir Doların Sırrı Ne?
Bir dolarlık ABD banknotlarının üzerinde, bazı ilginç işaretler yer alır. Doların bir yüzünün iki tarafında iki ayrı daire, dairelerin içinde de iki ayrı şekil vardır. Şeklin birisi, bir pençesinde oklar, diğer pençesinde zeytin dalı tutan bir kartaldır. Kartalın tepesinde yıldızlar bulunur. Diğer dairenin içinde ise tepe kısmı, içine bir göz oturtulmuş olan bir üçgenle tamamlanan bir piramit yer alır.

Kimileri bunları doların üstüne konmuş rastgele şekiller olarak algılayabilir. Oysa bu işaretler, dolara has şekiller değildir. Bu işaretler, "Amerika Birleşik Devletleri'nin Büyük Mührü"dür, ABD'nin resmi sembolüdür. İki daire, mührün iki yüzünü oluşturur. Mührün üzerinde böylesine ayrıntılı bir şekilde durmamızın nedeni, mührün bazı önemli mesajlar içermesidir. ABD'nin "dünyanın ilk masonik ve de Kabalist cumhuriyeti" olduğunu gördük. Bu iki özellik, ABD'nin Büyük Mührü'ne de yansıtılmıştır.

Az önce Amerika'nın kurucularının mason ve Gül-Haç bağlantılarıyla ilgili olarak kitabından alıntılar yaptığımız Amerikalı tarihçi Robert Hieroni- mus, ABD'nin Büyük Mührü konusundaki sayılı uzmanlardan biridir. Konu hakkında "Amerikan Büyük Mührü'nün arka yüzünün tarihsel bir analizi ve Hümanist psikoloji ile ilişkisi" başlıklı bir doktora tezi veren Hieronimus, mühür hakkındaki bazı önemli bilgileri America's Secret Destiny adlı kitabında da aktarır. Mührün öyküsü şöyledir:

4 Temmuz 1776'da Kongre, Benjamin Franklin, Thomas Jefferson ve John Adams'dan oluşan bir komiteye Amerikan mührünü dizayn etme görevini verdi. Pierre Eugene Du Simitiere adlı bir portre ressamı komiteye alındı. Böylece, büyük ölçüde Franklin'in tasarısına dayalı olarak ilk mühür oluşturuldu: Bir yüzde Musa ve onunla birlikte denizden kurtularak güvenli bir toprağa ayak basan İsrailloğulları yer alıyordu. Musa eliyle denize işaret ediyor, denizde ise Firavun'un askerleri boğulurken görülüyordu. Bulutlardan çıkan bir ateşin ışıkları Musa'ya ulaşıyordu. Bunun yanında Jefferson da bir öneri getirmişti: Mührün ön tarafına, çölde gündüzleri bir bulut, geceleri de ateşten bir sütunla kendilerine yol gösterilen İsrailoğulları'nın konulmasını teklif ediyordu.
Bir Doların Sırrı_2

Birinci komiteden Benjamin Franklin'in mühür için getirdiği teklif: Bir yüzde Hz. Musa'nın önderliğinde güvenli topraklara ulaşan İsrailoğulları, diğer yüzde Kabala sembolü "üçgen içinde göz".

ABD'nin mason kurucularının getirdikleri her iki teklifin de "İsrailoğulları" ile ilgili olması bir rastlantı değildi sanırız. "İsrailoğulları'nın ayak bastığı güvenli toprak"ın Amerika olduğu mesajı veriliyordu. Mühür için ortaya atılan bu teklif, Püritenlerin Amerika'ya yüklediği misyonun, masonlar tarafından devam ettirildiğini de belgeliyordu. Mührün diğer yüzüne yerleştirilen ünlü Kabalistik "üçgen içindeki göz" sembolü de aynı gerçeğin bir işaretiydi.

Fakat Kongre fazla açık ve cüretkar bulduğundan olacak Ocak 1777'de bu birinci komitenin teklifini kabul etmedi. Ve üç yıl sonra yeni bir komite oluşturuldu. Bu komitenin teklifi de kabul edilmeyince, mührü belirleme işi 4 Mayıs 1782'de toplanan üçüncü komiteye kaldı. Bu komite, bugünkü mührü oluşturdu. "İsrailoğulları"nın izi, ilk komitenin mühründeki kadar belirgin olmasa da, bu mühürde de yer alıyordu. Ön yüzde, kartalın başının hemen üstünde, beş köşeli yıldızlardan oluşan altı köşeli bir siyon yıldızı bulunuyordu. Arka yüzde ise Yahudi-masonik sembol "üçgen içinde göz" yerini koruyordu. ABD mühründeki masonik-Kabalistik etki, daha sonra da çeşitli uzmanlar tarafından dile getirildi:
Bir Doların Sırrı_3

1934 yılında eski başkan yardımcısı Henry A. Wallace, başkana, mührün her iki yüzünün de demir paralar üzerine basılmasını içeren bir öneri götürdü... Başkan Roosevelt bunu kabul etti ve o tarihten sonra mühür ABD paralarının üstünde görülmeye başlandı... Wallace'ın mühür ile yakından ilgilenmesinin ardında esoterik konularla yakından ilgilenmesi yatıyordu. Bir teori, Wallace'ın ilgisinin Kabalistik amaçlara dayandığını öne sürer... İşin bir başka ilginç yanı hem Wallace'ın hem de Başkan Roosevelt'in mason olmasıdır.

Profesör Norton, mührün arka yüzünün 'çok açık bir masonik amblem' olduğunu söyler. Bu görüş Paul Foster Case gibi çeşitli akademisyenler tarafından da desteklenmektedir.

Esoterik geleneğe bağlı yazarların çoğu da mührün özellikle arka yüzünün, masonluk, Gül-Haç ve İllüminati gibi örgütlerden kaynaklandığını bildirmiştir. Bu geleneğin ünlü isimlerinden Wyckoff, şöyle der: 'Bizim mührümüz masonluğun bir yansımasıdır, masonluğun ve okültizmin'.

Hieronimus'un bildirdiğine göre, "üçgen içinde göz" sembolünün altında yer alan piramit de gerçekte masonik bir semboldür. Mühürde yer alan piramit, ünlü Büyük Giza Piramidi'dir. İlginç olan ise Giza Piramidi ile Kabala arasında ilişki olmasıdır:

Oxfordlu bir matematikçi ve astronom olan John Greaves, Büyük Piramid hakkında yaptığı araştırmalarla tanınıyor. 1683'te piramidin matematiksel özelliklerini inceliyor. Greaves'in araştırması, aynı zamanda piramidin Kabalistik yorumlarının da temelini oluşturuyor. Diğer bir deyişle ABD mührünün arka yüzündeki piramidin kökenleri Kabalistik etkiler taşıyor. Greaves'e göre ise, büyük piramidin kendisi Kabala'yla ilintilidir.

Piramidin başka ilginç yorumları da vardır. Bazı Gül-Haç ve mason ekolleri, Büyük Piramit'in ritlerdeki dereceleri temsil ettiğine inanırlar.

Amerikan mühründeki bir başka ilginç şifre, her iki yüzde de yer alan Latince ifadelerdir. Ön yüzde kartalın ağzına yerleştirilmiş olan E Pluribus Unum (Birçokların arasında bir tane) ifadesi Eski Ahit'in Yahudilere verdiği "seçilmiş halk" payesini hatırlatır. Hieronimus, bu ifadenin de Eski Ahit'le paralel olduğunu vurguluyor. Arka yüzde, üçgen içindeki gözün üstünde ve altında yer alan ifadeler ise daha da ilginçtir: Annuit Coeptis ve Novus Ordo Seclorum... Yani "Başlanmışın Tamamlanması" ve "Yüzyılın Yeni Düzeni"... Eğer "Seclorum" kelimesinin ilk anlamı olan "yüzyıl"ı değil de, ikinci anlamı olan "seküler" (din dışı) karşılığını alırsak, ABD mühründeki ifade çok daha ilginç bir hale gelir: "Başlanmışın Tamamlanması... Yeni Seküler Düzen"...
Bir Doların Sırrı_4

Evet, Yeni Seküler Düzen, çok önceleri başlamış uzun bir mücadelenin tamamlanması ile kurulmuştu. Yahudi önde gelenleri ve masonlar arasındaki İttifak, bu mücadeleden galip çıktığını ABD Mührü yoluyla örtülü bir biçimde duyuruyordu. Ancak bu mücadele henüz yalnızca Yeni Dünya'da kesin olarak kazanılmıştı. Mücadelenin asıl alanı olan Avrupa'da ise çatışma hala sürüyordu. ABD'nin kurulmasından kısa bir süre sonra gelen Fransız Devrimi, İtti fak'a Avrupa'da da büyük bir zafer kazandırdı. Ancak yine de henüz herşey bitmemiş, "Yeni Seküler Düzen" tam anlamıyla tamamlanmamıştı. Bu nedenle İttifak'ın Avrupa'daki savaşı, daha uzun sürdü.